Siyasi  Danışmanlık

 

Bu süreç hummalı, riskli, strateji ve mücadele dolu çok zor bir süreç. Doğru ile eğrinin büyük savaşı…

  • Herkes Duysun

    Kurucumuz bir danışanımızla olan sohbeti ile başlayarak anlatıyor:

    - Hocam, hayırlı olsun demeyecek misiniz? -diye sordu büyük bir gururla.

    - Olsun tabi, ama ne oldu? neye diyoruz? -diye cevap verdim.

    - E aday oldum hocammm- şeklinde açıkladı.

    - Neye?! -dedim…

    Durduk. Benim ne demek istediğimi anlamıştı. Türkiye’de seçim sürecine girildiğinde bir kişi daha kendini hayale kaptırmıştı.

    Kartvizitler bastırmıştı, üzerinde onlarca poz verdiği, fotoşoplu fotoğraflarından birini koyduğu. ‘Milletvekili a. Adayı’ yazıyordu isminin altında. ‘küçük a’ nın rengi de biraz soldurulmuştu. ‘önce hizmet’, ‘şahlanış’, ’değişim’ falan feşmekan kelimeleriyle dolu el ilanları vardı hazırlattığı. Ajanslar ve matbaalar hazırdı, büyük bir teveccühle karşılıyorlardı velinimetlerini; müşterilerini. İsteklerini dinliyormuş gibi yapıyor, diğerlerine benzeyen hazır bir şablonun resmini değiştirip kendisine sunuyorlardı. ‘Harika olmuş’ diyordu ‘a. adayı’ , başka bir alternatif olmayınca, tek olan harika oluyordu çünkü.

    Gömleği beyazdı resimlerinde, yeşil veya turuncu kravat taktırmıştı ‘seçilsin de ben de danışmanı olayım’ diye düşünen, çok ilgili gibi gözüken ama bir tek kendisi ile ilgili olan çalışanı. ‘İnsanlara pozitif enerji verir vekilim’ diye eklemişti. ‘vekilim’ diye duyduğu an duruşu dikleşiyor, adımları sıklaşıyor, gözleri parlıyordu. Söyleyen, dinleyendeki bu değişimi görüyor, her cümlesine aynı sıfatı koyuyordu; ‘vekilim’…

    Yerel haber gazetelerinde kendi adına haber yaptırıyor, sonra da kendi sosyal medya hesaplarında haber yapılmış diye yayınlıyordu. Ne konuştuğuna, nasıl konuştuğuna değil, ‘acaba seçilir mi?’ ye bakıyordu alkışlayanlar. ‘Doğru’ diyorlardı her dediğine, seçilirse yakın olmak gerekirdi zira. Sonra bu siyasetti, rengi pek belli etmemek lazımdı.

    O da alkışlandıkça ‘evet’ diyordu, ‘artık benim vaktim’ diyordu. Yıllardır bu güne hazırlanmıştı, kendini ellerini kürsünün iki yanından tutarak yemin ederken hayal ediyor, ‘kaplaması yeter, altın rozet almam’ diye düşünüyordu. ‘a. Adayı’ idi, hazırdı.

    Neye aday?

    Yıllardır her görüşten binlerce siyasetçi adayına dersler verdim. Belediye başkanları, milletvekilleri, milletvekili danışmanları ile seçim stratejisi oluşturdum ve sürece liderlik yaptım. Pek çok konferansımda makam koltuğunun seçilen kişinin görev süresi boyunca bir uzvu olduğu, asıl o koltuğa ‘Oturtanın’ unutulmaması gerektiğini, Oturtanın kaldırabileceğini anlattım. Ön sıra da oturan bazı makam sahiplerinin bu konuşmalarım sırasında gözlerini kaçırdığını veya telefonlarıyla meşgul olma gereği duyduklarını gördüm. Gerçekle karşılaşmanın mahcubiyet ve korku karışımı bir duygusu vardır her makam sahibi için. Bu siyasette, bürokraside veya kendi işinin sahibi olanlarda değişmez. Sonunda ‘oraya’ gelindiğinde her birimizin işitme, görme duyularımız vb. şahitlik edecek; makam sahipleri için koltukları ek bir şahit olacak bence.

    Erkeklerin dönemleri

    Sevdiğim bir işadamı sohbetimizde şöyle bir tanımlama yapmıştı: ‘ Erkeklerin hayatında üç dönemi vardır. Birinci dönemleri geçim kaygısı çektikleri için çalıştıkları dönemdir, yalnızca kazanacakları paranın geçimlerini sağlamasına odaklanırlar. İkinci dönem ‘desinler’ dönemidir, ‘ne büyük adam oldu, nasıl da iyi bir yere geldi’ desinler dönemi. Üçüncü dönemse faydalı olma dönemidir, acaba kazandığım para ve makam ile ihtiyacı olan herkese nasıl faydalı olurum dönemi.’ Bu sohbet sonrası düşündüm de bu tanımlamaya bir ekleme yapmalı. Her kim vakti geldiğinde bir üst dönemini yaşayamazsa huzuru bulamaz. Ta ki insanların söylediği taltif ile mutlu olmayı bırakıp, elindeki imkânları ‘verenin eli’ olarak kullanmaya geçmedikçe.

    Enstitümüz birikmiş bütün tecrübesini davasının peşinde, doğrunun izinde olma gayretinde olacak siyasetçilerle kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlamak üzere aktarmak için bekliyor.

    Bu süreç hummalı, riskli, strateji ve mücadele dolu çok zor bir süreç. Doğru ile eğrinin büyük savaşı…

     Ancak elif gibi dimdik olan, ‘nun’ harfinin ortasındaki nokta gibi rahmetle kuşatılır. Doğrulukta sabretmek biraz acı verse de ulaşılacak sonuç muhakkak tatlı olacaktır.

     

     

EĞİTMEN KALFALIĞI

Bir Muallimin Çıraklık Yolculuğu...

Dynamic Medya | Copyrights © 2018